Monday, January 11, 2010

Yağmur

Seattle deyince insanların aklına gelen ilk şey genellikle Tom Hanks ve Meg Ryan'ın unutulmaz filmi Sleppless in Seattle. Bazıları grunge ve Kurt Cobain'i, bazıları Pearl Jam'i, bazıları leziz Seattle kahvesini, bazıları ise bitmez tükenmez zannettikleri yağmuru düşünür. Seattle'ın yağmuru inatçıdır, evet, çoğunlukla; ama insanların inançlarının aksine sağnak yağış azdır bu memlekette. Abartıldığı kadar çok da yağmaz aslında. Seattle'da hava kapalıdır genelde yağsa da (doğal olarak) yağmasa da. Bu kadar laf ettikten sonra diyeceğim şu ki, bugün çok da normal bir Seattle günü değil. Sabahtan beri sağnak yağıyordu. Sanırım bir-iki saattir yağmıyor. Çok ıslanmadan eve gidebileceğim demektir.

Yağmurum da etkisiyle biraz, çok hüzünlüyüm bugün. Lhasa de Sela dinliyordum sabah. İçimi buruyor şarkıları, gözümde yaşlar sıralanıyor yere düşmemek üzere (benim göz yaşlarım hiç inci tanesi gibi düşmez gözümden). Neden diyorum hastalanır insan. Neden soğuk bir kış gecesinde sessizce veda eder insan? Neden içleri parçalar bu veda bu kadar çok? Benim dün haberim oldu. Haberi okuduğumdan beri Lhasa'nın yüzü aklımdan gitmiyor, sesi kulaklarımı dolduruyor. Karanlık, yağmurlu Seattle sa elimden tutmuyor bir türlü. Sırtımı sıvazlamıyor. Islak sokaklarına baktıkça karlı Montreal sokaklarını düşünüyorum; düşündükçe daha da sızlıyor kalbim.

No comments:

Post a Comment