Friday, December 10, 2010

-9 Derecede

Havalar iyice soğudu Boston'da. Gerçi iki haftadır güneş var her gün. Seattle bu kadar soğuk olmuyor; ama güneşin yüzünü pek görmüyor insanlar. Ne kadar korksam da geçmişte Boston'ın soğuğundan, yine de güneşi görmek beni mutlu ediyor ve soğuğa da pek aldırmıyorum. Gerçi -20'leri görünce fikrim değişebilir. Bugün labaratuara gelmek için evden çıktığımda hava -9 dereceydi. Sanırım gün boyunca sıcaklık sıfırın üstüne çıkmayacak. Varsın çıkmasın.

Benim asıl derdim havalar falan değil. Benim derdim bilim. Bilmem hatırlar mısınız geçen haftaydı sanırım, NASA, bir basın açıklamasıyla, arsenikle hayatını devam ettiren bir bakteri bulduklarını söylemişti. Türk basınında bu habere yer verildi; ama ardından gelen eleştirilerden bahsedildi mi bilmiyorum. Mikrobiyoloji alanında bilgili olduğumu söyleyemem; ama bilimsel araştırma yöntemleri hakkında yeterince bilgim var. NASA'nin Science dergisinde yayımladığı makaleyi okumadığım için ben herhangi bir eleştiride bulunamayacağım makaleyle ilgili; ama bu araştırmayı yapanların kullandıkları yöntemlerle ilgili olumsuz eleştiriler var. Bunlardan biri, bakterinin doğal ortamından alındıktan sonra fosfattan tamamıyla arındırılmadığı hakkında. Hatırlarsanız organizmaların hayatlarını sürdürmelerini sağlayan yapı taşlarından biri fosfat. NASA'nın iddiası, buldukları bakterinin fosfat yerine arsenik kullanabiliyor olması. Bakterinin labaratuar ortamındaki yaşam alnından fosfatı başarıyla çıkaramamışlarsa, bu iddianın bir geçerliği kalmamış oluyor.

Bilim insanları, bu tip önemli noktaları birbirleriyle tartışıyorlar. Çoğu zaman bu tartışmalar tatsız haller de alıyor. İşin bu kısmına girmek istemiyorum; en azından bu yazıda. Benim derdim medyanın bilimsel konulara yaklaşımı. Geçenlerde Sabah gazetesinde "bilimsel" bir çalışmanın sonuçlarından bahsetmişler. Yazıya göre, geceleri geç yatanlar erken yatanlardan daha zekiymiş. Bir de gazete gitmiş bir-iki nörologla konuşmuş bu bulgular hakkında ne düşündükleri hakkında. Adı geçen insanlar da fikir beyan etmişler. Bu yazıyı okurken nasıl sinirlendiğimi size anlatamam. Neden mi?
1) Bahsettikleri çalışmaya tam bir referans vermemişler. Ben bu çalışmayı bulmak istesem, belki istediğim makaleye ulaşamayacağım ya da bu iş uzun zaman alacak. Yapılan çalışmanın yayımlanıp yayımlanmadığını da söylememişler.
2) Araştırmanın nasıl yapıldığından bahsetmemişler. Hangi yöntemler kullanılmış bu çalışmada bilmiyoruz.
3) Sonuçlardan, sebep-sonuç ilişkisi varmış gibi bahsetmişler. Yani geç yatan insanlar zekidir diyorlar. Kanımca, bu çalışma korelasyon çalışması. Yani iki değişken arasındaki ilişkiye bakıyor; ama bu ilişki sebep-sonuç ilişkisi değil. Bir insanın hangi saatte yattığı ve o kişinin zeka kat sayısı arasında bir ilişki var demeleri gerekir. Bu ilişkinin sebepleri kimsenin tahmin edemeyeceği şeyler de olabilir.
4) Fikir belirten nörologlar ben bilim adamıyım diye de geçinmesin mümkünse. Kişisel görüşleri neyse (kişisel görüşler bilimsel değildir) ona göre yorum yapmışlar. Hele Türk Zeka Kurumu başkanının zeki bir insan olmasını beklerdim. Kendisinin "Bu doğru bir tespittir." önermesi, onun zekadan yoksunluğunun da bir göstergesi olmuş. Bu insanlar arasında çalışmaya temkinli yaklaşan tek kişi Sabri Derman. Sabri Bey, ben Boğaziçi'ndeyken Psikolojiye Giriş dersimizdeki profesörlerden biriydi. Bize nörobiyoloji öğretmişti. O zamanlardan beri saygı duyduğum birisidir. Yaptığı yorum, bahsi geçen araştırmanın sonucu için doğru ya da doğru değil demiyor. Bu buluşu destekleyebilecek çalışmaların varlığından bahsediyor ve uyku düzenini etkileyecek başka faktörlere dikkat çekiyor (genetik faktörler gibi).

Türkiye'de kaliteli bilim adamlarına pek fikir danışılmıyor malesef. Daha çok, bir şekilde ünlü olmuş, bir-iki televizyon programına çıkmış insanları bilim insanı ya da yetkin/bilir kişi diye, alıp karşılarına konuşuyorlar. Bu haberleri okuyanlarsa araştırmanın bilimselliğini sorgulamadan her duyduklarına inanıyorlar.

Benden bugünlük bu kadar. Sabah'taki yazıyı okumak isterseniz buraya tıklayın. Bilim hakkında kaliteli ve anlaşılır yazılar okumak için de iki arkadaşımın da yazarlık yaptığı Müspet İlimler Kumpanyası'na gözatabilirsiniz. Onun için de buraya tıklayın.

1 comment:

  1. Bizim medyamız bilimsel konulara magazin ciddiyeti, daha doğrusu ciddiyetsizliğiyle yaklaşıyor maalesef. "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir fendir" sözünü bile tapınılacak bir ikon haline getirmiş bir ülkeyiz. Offf! Düşündükçe insanın morali bozuluyor:(

    ReplyDelete