Aklımda yeni projeler var. Henüz bir şey söylemek için erken. O yüzden elimi düşündüğüm işe bulaştırmadan haber vermeyeceğim kimselere. Bakalın altından kalkabilecek miyim?
Bu hafta sonu Lupin'i yürüyüşe çıkarmıştık. Çok sevdiğimiz bir sokak var; şu an oturduğum yere bir blok uzaktan başlıyor ve sekiz-dokuz blok devam ediyor. Çok sakin ve neredeyse büyülü. O güzelim yürüşten dönerken bir evin önünde "Burada eyalet satışı (state sale) var." diye bir tabela gördük. Yaşlı bir çiftin eviymiş. Karı-kocadan biri vefat etmiş diğeri de başka bir yere taşınmış (büyük ihtimalle huzur evine). Kimseleri olmadığından sanırım, eyalet, evlerindeki her eşyayı satıyordu. Antika dolaplar, masalar, çay seti, kitaplar, kıyafetler ve daha neler neler. Yirmi beş dolara gümüş bir çay seti aldık. Normalde fiyati en az bin dolar ediyor. Ben, tanesi bir dolara üç ceket aldım. Kolları biraz kısa; ama üzerime çok iyi oldu. Hiç tanımadığım birinin kıyafetlerini almak biraz garip geldi hele de bu kişinin şu an hayatta olmama ihtimalini göz önünde bulundurunca; ama bir yandan da garip bir bağ oldu sanki aramizda. O evi dolaşırken aklımdan hep bizim yaşlılığımızda nerelerde olacağımız geçti. Anladığım kadarıyla bu çiftin hali vakti yerindeymiş. Acaba neden hiç bir yakınları ya da akrabaları geride kalanlarla ilgilenmek istememiş? Biraz hüzünlendim işte; ama eşim ve ben kendi torunlarımıza yadigar bırakabileceğimiz güzel bir sete sahip olduk. Adlarını bilmesek de bu insanları da bu çay setini her kullanışımızda hatırlayıp anacağız gibi gözüküyor.
Bugünki yazımı Poulsbo'da sevdiğimiz bir pastanede çektiğim bir fotoğrafla bitiriyorum. Ağzınızın tadı bol olsun.
No comments:
Post a Comment