Friday, April 30, 2010

Çok Soğuk

Hava Seattle'da ısınmadı bir türlü. Su an evdeyim ve çok üşüyorum. Ne zamandan beri ha ısındı ha ısınacak diye diye beklemekten ağaca döndük. Kışı bahar gibi geçirdik, baharı da kış gibi geçiriyoruz. Yeni bisikletim evde hapis kaldi havalar ısınmayınca. Neyse ki önümüzdeki perşembe Florida'ya gidiyorum. Görsel Bilimler Topluluğu'nun konferansı var Naples'ta, sahilde bir otelde. Perşembeden çarşambaya kadar orada olacağım. Soğuk şehirlerden sıcak kumlara uzanacağım. Buraya yaz gelene kadar sürecek ısıyı kemiklerimde toplayıp da döneceğim.

Cuma cuma, akşam yedide öğrencilerle pazartesi günki sınav için tekrar yaptık. Eve saat dokuzda geldim. Şimdi de gözlerimi zar zor açık tutuyorum. Yarın erken kalkmak istemiyorum; ama yapacak iş çok her zamanki gibi. Öncelikle okumam gereken bir makale var. Sonra, genel sınavımda bana sorulan sorulardan birnin üzerine biraz daha düşünmem gerekiyor. Sonra konferansta sunum yapacak iki kişinin geçmiş makalerini bulup bir-iki tanesini okumam gerekiyor Florida'ya gitmeden önce. Bir de alış veriş yapmam gerekiyor. Alış verişin bir kısmını yarın bitireceğim. İşin ağda, manikür, pedikür (bu işleri kendim hallediyorum) gibi kısımlarını da önümüzdeki hafta içi halledeceğim.

Artık sabrım kalmadı. Bir an önce güneşe ve okyanusa kavuşmak istiyorum!

Sunday, April 25, 2010

Özgürlük Gibisi Yok

Çok uzun zamandır yazmadığımın tabi ki farkındayım. Genel sınavıma çalışmakla meşguldüm. En son yapacağım sunumdan bahsetmiştim. O sunum gayet güzel geçti. Sunumdan iki hafta sonra makalesini sunduğum kişiyle, John Maunsell, tanıştım. Çok karmaşık bir deney yapmışlar, sunumumdan sonra bana eski bölüm başkanımız teşekkür etti. Kendi okuduğunda pek iyi anlamamış makaleyi. Tabi biraz da abartıyordu; ama gerçekten detayına inip okumayınca çok da anlaşılır değildi.

Neyse, sunumun ardından kendimi mümkün olduğunca sınavıma hazırlanmaya verdim. Sancı ve sabırsızlık dolu bir ay sonunda geçen cumartesi günü yazılı sınavıma başladım. Her soruyu cevaplamak için iki gün sürem vardı. Öncelikle genel sınav ne onu söylemem lazım. Amerika'da sanırım bütün üniversitelerde var bu sistem. Doktora öğrencileri, genellikle ilk yıllarından sonra bir ara bir yeterlilik sınavına giriyorlar. Bu sınavın şekli şemali her okula, bölüme, hatta danışmana göre değişiyor. Değişmeyen tek şey sınav için öğrencilere verdikleri baba gibi bir okuma listesi. Bu sınavın bir yazılı bir de sözlü kısmı oluyor. Benim sınavımda dört ana başlık vardı. Birinci başlık seçici dikkatti (selective attention), ikinci başlık bölünmüş dikkatti (divided attention), üçüncü başlık dikkat fizyolojisiydi (physiology of attention) ve dördüncü başlık görsel hafıza ve psikofizikti (visual memory and psychophysics). Ben işe kolay olanla başladım ve öncelikle seçici dikkat konusunun sorularını açtım. Üç sorudan birini seçtim. İkinci olarak da en zor olacağını tahmin ettiğim psikofizik sorusunu açtım ve en zor soruyu seçtim. Nedenini hiç sormayın. Kolaya kaçtığım azdır; bir nevi kaşınma hadisesi de diyebiliriz. Nihayetinde dün bütün soruları bitirdim. Artık özgürüm. Evet, daha sözlü sınav var; ama olsun. En azından bir, bilemedin iki saatte bitecek sözlü, bir hafta sürmeyecek.

Sınav mınav derken çarşamba gününe denk gelen doğum günümden de pek bir şey anlamadım açıkçası. O günü evde çalışarak geçirdim. Hava da yağmurluydu zaten. Akşama güneş çıktı. Eşim beni çok şık, deniz kenarında bir restorana götürdü. O birkaç saat günün en güzel anıydı sanırım. Gerçi gündüz arayan soran ve mesaj atanlar da beni çok mutlu ettiler. Hatırlanmak güzel şey. Bu arada doğum günümde bir de Amazon Kindle sahibi olsum. Eşim sağolsun, uzun yolculuklarda yanımda kitap taşırken aman sayfaları kırıştı, aman çantamda da yer kalmadı kitabıma gibi sorunlarıma çözüm olsun diye almış. Benim gerçek kitaplardan ('gerçek' kitapla ne demek istediğimi biliyorsunuz herhalde) vaz geçecek halim yok tabi. Kitapları elime alıp, sayfalarını karıştırıp, kokularını içime çekmekten nasıl vazgeçebilirim ki zaten? Bir de bazen edebi değeri pek olmayan; ama eğlenceli kitaplar oluyor ya, onları Kindle'da okurum diye düşünüyorum.

Hmmm, başka ne oldu bakayım buraya yazmayalı? Hah, öncelikle hemen piyano dersleri almaya başladığımı söylemem lazım. Hafatada bir saat; ama çok eğlenceli. Evime de çok yakın hocamın evi. Bir ara çaldığım basit bir şarkıyı kaydedip koyacağım buraya. Onun dışında, artık gözlüklerime ek olarak kontak lens de aldım. Spor yaparken, güneş gözlüğümü kullanacaksam iyi oluyor; ama hala tam olarak alışmadım. Gözlerim çok kuruyor. Ha bire de damla damlatılmaz ki canım! Son olarak da Cambridge, Massachusstes'te ev bakıyoruz kiralık. Hayırlısı diyelim. Beğendiğimiz bir yer var. Olursa daha yazar, belki fotoğrafını bile koyarım.

Şimdilik benden bu kadar. Sanırım artık daha düzenli yazabileceğim. Yaşasın özgürlük!