Monday, March 7, 2011

Özgürlük

Ofisimde oturmuş bu yazıyı yazarken düşünmeden edemiyorum; acaba kimse okuyabilecek mi yazdıklarımı? Utangaçlık nedeniyle, yazdığım blogtan pek kimseye bahsetmedim. Yazılarımı takip edenler, arkadaşımın bloğu Moda Sanattır sayasinde bulmuşlardır beni diye tahmin ediyorum. Canım ülkemde blogspot'un da birçok başka internet sitesi gibi mahkeme kararıyla kapatıldığını duydum. Sanırım artık yazdıklarımı kimse okuyamayacak. Tabi bu bloğu başka siteye de taşıyabilirim; ama o sitenin de kapatılması an meselesi.

Ülkemde özgürlükler hiçbir zaman sınırsız olmadı. Düşünceleri yüzünden hapse giren, işkence gören, aşırı milliyetçilere hedef gösterilenlerin sayısı yüz kızartıcı seviyede. Sansür hep vardı. Ama, sizce de her şey demokrasi adı altında daha da kötüye gitmedi mi? Farklı olana tahammül iyice azalmadı mı son on yılda? Daha ne kadar bu gerilemeye, kötüleşmeye katlanacağız? Kaderimizin, iki kilo una oyunu satanlar tarafından belirlenmesinden bıkıp usanmadınız mı? Kendi ülkemizde insanca yaşayamaz olduk. Herkese üç çocuk "emri" veren, sokak ağzıyla konuşan, kendi menfaatini halkın menfaatinin önünde tutan, yargıyı, basını, üniversiteleri, kısaca her şeyi ve herkesi sıkı denetiminde tutmak ve kontrol etmek isteyen bu başbakan ve hükümetten kurtulma zamanı gelmedi mi? Dirayetli, seviyeli, zeki bir muhalefetin var olması gerekmiyor mu bu ülkede? Ben artık bu seviyesiz insaların hepimizin hayatını bu derece etkileyip özgürlüklerimizi kısıtlandırmalarına katlanamıyorum. Yalnız omadığımı da çok iyi biliyorum. Umarım sayımız gelecek seçimde bu gidaşata bir dur demeye yeter.

Aslında yazmak istediğim çok şey var Türkiye'de politika, demokrasi, laiklik, muhalefet, medeniyet, eğitim, sivil toplum örgütleri, yargı, basın ve daha birçok hayati önem taşıyan konu hakkında. Kendimi durdurmamın sebebi (en azından şimdilik) sinirlerime tam olarak hakim olamıyor olmak. Yapmak istediğim sadece olan bitenden şikayet etmek değil. Kendimce adı geçen her kavramın benim için ne anlama geldiğini ve yurdumda bu kavramaları nasıl deneyimlememiz gerektiğini yazmak istiyorum. Şu zamana kadar hep kafası pek çalışmayan, (yine aynı sözcügü kullanacağım) seviyesiz, eğitimsiz, kötü niyetli insanları dinledik. Biraz da kafası çalışan, ahlaki değerleri yerli yerine oturmuş, başkalarına ve farklı düşünenlere saygılı, ağzından çıkanı kulağı duyanlar konuşsun. Sesimizi çıkarmazsak daha nelerden vazgeçmemiz gerekecek, düşünmek bile istemiyorum.

Hepinize mutlu, özgür, sansürsüz günler diliyorum.